Hat Sanatı

Hüsn-i hat, güzel yazı yazma sanatı, İslam medeniyeti içinde kendine has özelliklerle gelişmiştir. Kur’an-ı Kerim’i doğru ve güzel yazma gayretleri hüsn-i hatta tüm sanatlar arasında özel bir konum kazandırmıştır. Kur’an’ın Arapça indirilmiş olmasının sonucu olarak Arap yazısıyla yazılmış hat sanatı Müslüman toplumlarda “İslam hat sanatı” olarak algılanmıştır.

Tarih boyunca Müslüman toplumların hattatları levhalarda, kitabelerde Kur’an-ı Kerim ayetlerini, Hz. Muhammed’ins.a.v. hadislerini, Arapça yazılmış özdeyişleri, şiirleri ve edebî metinleri kullanmışlardır. Hattat kâtipler resmî belgeleri sanatkârane yazmış, zanaatkârlar mimarî eserlere yazılar nakşetmiştir. Farklı yazı stilleri geliştirilmiş, her biri için kaideler konmuştur. Emevîler döneminde kalem ucu ölçüleri tespit edilmiş, farklı uygulamalar için stiller geliştirilmiştir. Abbasî veziri İbn-i Mukle’nin (886-940) noktayı ölçü kabul ederek gerçekleştirdiği uygulama yazının asıl gelişimini sağlamıştır. Abbasî halifesi Mustasım’ın saray hattatı olan Yâkut el-Musta’sımî (? – 1298) İbn-i Mukle’nin tespit ettiği aklam-ı sitte’nin (“altı yazı”, tam deyişle “altı kalem”) yani sülüs, nesih, tevkî’, rıka’, muhakkak ve reyhanî yazılarının kaidelerini standartlaştırmış, o zamana kadar düz şekilde kesilen kamış kalemin ağzını meyilli kesmek suretiyle yazıya hoşluk katmıştır. Abbasîlerden sonra Türkler ve İranlılar tarafından da yazının geliştirilmesi sürdürülmüştür. Anadolu Selçukluları kûfî, muhakkak ve celî sülüs yazılarını mimarî eserlerde çokça kullanmışlardır. Hat sanatı Osmanlı döneminde Türk Hat Sanatı denecek kadar ayırt edici özellikler taşır hale gelmiştir. Hüsn-i hatta Türk üslûbunu başlatan Şeyh Hamdullah (1429 – 1520), Yâkut’un harflerini inceleyip aralarından en güzel olanlarını seçerek yeni bir tarz meydana getirmiştir. Böylelikle hat sanatında çığır açan Şeyh Hamdullah hat sanatının pîri sayılmış ve kendisine “Kıbletü’l-Hattâtîn” (hattatların kıblesi) denilmiştir. Onunla döneminde mushaf yazımında metin içinde tek çeşit yazı kullanımı benimsenmiş, sülüs ve nesih yazıları yaygınlaşmıştır. 19. yüzyılda, yazıda günümüze kadar gelen bir mektep sahibi olan Mustafa Râkım (1758 -1826) celî yazıların ideal ölçülerini bulmuştur. Sülüs ve nesihten sonra en yaygın yazı olan nesta’lik ise İran sahasında gelişmiş, işlek tarzı dolayısıyla edebî eserlerin yazımında ve celî şekliyle mimarîde kullanılmıştır. Matbaanın icadından sonra hüsn-i hat hocadan öğrenciye öğretilmeye, güzel sanatların zirvelerinde takdir edilmeye devam etmiştir.

Hat sanatı günümüzde tezhip ve diğer kitap sanatlarıyla beraber İslam ülkelerinin sanat okullarında okutulan temel disiplinlerden biridir. Özgün felsefesi ve estetik özellikleriyle İslam hat sanatı İslam dünyasının içinde ve dışında çeşitli kültürlere mensup sanatseverlerin ilgisine ve beğenisine mazhar olmaktadır.

Prev İslam Sanatları: IRCICA'nın Misyonu
Next Tezhip Sanatı